Üçüncü Göz Dedikleri Epifiz Bezi: Kalp Gözü

Üçüncü Göz kelimesi bazıları için anlamsız gelse de aslında kalp gözü anlamına gelmektedir. Epifiz bezi ile olan bağlantısı ilginç bir bilgidir.

Son dönemlerin popüler konularından biri de üçüncü göz hikayesidir. Adına filmler çekilen, romanlar yazılan, bilimsel araştırmalar yapılan bir konudur.

Mitolojik kökeninden tutun da bilimsel olarak açıklanan yapısına kadar insanların hayatında yer etmeye devam etmektedir. Gün geçtikçe de merak konusu olmaya devam edecektir. Üçüncü göz nedir diye araştırma yapanların sayısı da artacaktır.

Son dönemlerde araştırılma gereği duyulan bu konunun geçmişi yüzyıllar öncesine kadar uzanmaktadır.

Gün geçtikçe insanların dikkatini daha da çok çekmeyi başaran konulardan biridir. Öyle ki üçüncü göz ile ilgili filmler tercih edilmeye başlanmıştır. Hatta bu konu ile ilgili kitaplar da tercih edilmektedir. Bu yazımızda sizlere üçüncü göz hikayesi hakkında bilgi vereceğiz.

Bu konu hakkında iddia edilen söylemler, epifiz bezinin ne olduğu gibi konularda sizleri bilgilendirmeye çalışacağız. Şimdiki ve gelecekteki günler için önemli bir konu olan üçüncü göz hakkında bilgi sahibi olmak için bu yazımızı okuyabilirsiniz.

Epifiz Bezi Hakkında

Hakkında binlerce fikrin ortaya atıldığı epifiz bezi, pek çok kişi tarafından merak edilmektedir. Bu bez üçüncü gözümüz olarak söylencelere dahil olmaktadır.

Ruh ve beden arasında ilişki kurulmasına fayda sağlayan bez hakkında çalışmalar devam etmektedir.  Yazımızın bu kısmında sizlere epifiz bezi nedir, ne işe yarar ve nerede bulunur soruları hakkında bilgi vereceğiz.

Epifiz bezi beynin tam orta bölümünde yer alır. Diğer adı Pineal Gland olan bu bez insan hayatı için oldukça önemlidir. Bu adı almasındaki sebep ise çam kozalağına benzemesi nedeniyledir.  Beyinde küçük bir salgı bezi olarak iş görür.

Beyinde serotonin ve melatonin salgılamasında görev alır. İnsanların ruhsal yönden farklı bir dünyaya yönelmesinde etkili bir bez olduğu söylenmektedir. Üçüncü göz ile aralarındaki ilişki de merak edilenler arasında bulunmaktadır.

Epifiz Bezi ve Üçüncü Göz İlişkisi

Üçüncü göz hikayesi konusunda araştırma yapanların karşılaşacakları kavramlardan biri şüphesiz epifizdir. Doku olarak göze benzediği için üçüncü göz denmes

i de normal karşılanabilir. Ancak insan gözünün gördüğü ışığı değil de karanlığı ifade etmektedir. Uyku hormonlarımız olan melatoninlerin salgılanmasında etkin bir rol üstlenmektedir. Bilimsel araştırmalara konu olan epifiz bezinin görevleri bunlarla da ibaret değil.

Üçüncü göz rivayetinin ortaya çıkmasında etkili olan bu bez, adeta bir keşif gözü gibi görülmektedir. Günümüzde pek çok kavram bu bez ile bağdaşlaştırılmaktadır. Bunlara örnek vermek gerekirse aydınlanma, uyanış ve yüksek bilinç halleri gibi kavramlar söylenebilir.

Bilimsel araştırmaların başlangıcında önemsiz olarak görülen bu bezin değeri uyku ile olan ilişkisi sonucu önem kazanmıştır. Üçüncü göz denilen epifiz bezi hakkında ortaya koyulan söylenceleri bu yazımızda sizlere açıklayacağız.

Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki epifiz bezinin büyümesi insanlar 1-2 yaşına geldiğinde durmaktadır. Bundan sonra ise bu bezin kireçlenmesi süreci başlamaktadır.

Kişiden kişiye kireçlenme yaşı değişse de Amerikan toplumunda genel olarak 17 yaşında son bulmaktadır. Bu bezin kireçlenmesinde etkin rol oynayan ise diş macunlarında da kullanılan sodyum florid maddesidir. Rivayetlere göre üçüncü göz olan epifiz bezi kireçlenmesini önlenebilmektedir.

Ruh Molekülü Nedir?

Ruh molekülü kavramı üçüncü gözün açıklanmasında önem arz etmektedir. Dimetiltriptamin adlı madde sinir hücrelerinin birbirileri ile iletişim kurmalarında etkili olmaktadır. DMT bazı durumlarda daha çok ortaya çıkmaktadır.

Bunlar insan doğarken, ölüm esnasında, uyku ve meditasyon sırasında olarak sayılabilir. İşte bu açıkladığımız durumlara Rick Strassman tarafından ruh molekülü adı verilmiştir.

DMT adı verilen bu madde bitki özlerinden elde edilebilmektedir. Şamanların ayinleri esnasında da kullandıkları bu madde mistik bir hava yaratmaktadır. Epifiz bezi konusunda çalışmalar seneler öncesine kadar gitmektedir

Hatta bu konuda çalışma yürüten ilk kişilerden biri Descartes olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuya farklı bir pencereden yaklaşan bir kişidir. Epifizin nasıl çalıştığından ziyade konumu ve şekli nasıl sorularına yanıt aramaya çalışmıştır.

Beynin tam orta kısmında bulunduğunu ve tek parça halinde olduğunu gözlemleyen Descartes, epifiz bezinin bulunduğu bölgeye farklı isimler yakıştırmıştır. Bu bölgeye “ruhun esas koltuğu” ifadesinin yanı sıra “zihnin bedenle birleştiği yer” ifadesini de kullanmıştır. 

Bu anlatılanlardan yola çıkarak epifiz ve üçüncü göz hakkında henüz kesin bilgiler olmadığını söylememiz doğru olacaktır. Ancak üçüncü göz hikayesi spritüel araştırmacılar için oldukça ilgi çekici bir konudur. Bu konulardaki çalışmalar henüz yetersizdir.